Modern caz müziğin önemli isimlerinden olan Ntjam Rosie, önümüzdeki hafta Ankara’da sahne alacak. Daha önce Türkiye’de sahne almamış olan modern caz müziğin önemli isimlerinden Rosie, Ankara Caz Festivali kapsamında sevenleriyle buluşacakken öncesinde bir de röportaj verdi. Petek Onur’a borçlu olduğumuz bu röportajı hemen sizlere sunalım.
Kamerun’da doğdunuz ve 9 yaşında Hollanda’ya taşındınız…
Kamerun doğduğum ülke. Köklerim de orada ve hep orada kalacak. Geldiğim yeri çok seviyorum. Orada geçirdiğim çocukluk rengârenkti. Güçlü bir kişilik geliştirdim. Ailem, müzik ve kültürle çevrili bir ortamda büyüdüm.
Kamerun kültürünün hayatınızdaki ve müziğinizdeki yeri nedir?
Müziğim caz ve soul arasında bir köprü. Siyahi müzisyenlerin tarihi, bugün artık hepimizin bildiği gibi, köleliğin tarihi ile başladı. Afrika ritim ve “groove” demek. Ben de müziğimi bunlarla yapmayı seviyorum, bu da Afrikalı köklerimin müziğe karışmasını sağlıyor.
İlk sahne tecrübeniz ne zamandı? Nasıl gitti?
İlk sahne deneyimim 12 yaşımdaydı, sanırım ilkokuldaydım. Bir müzikalde rol almıştım ve korkunçtu! O kadar gergindim ki sesim boğulan bir koyuna benziyordu! Haha!
Müzik kariyerinizde karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?
Zor bir soru. Sanırım en büyük zorluk albümlerimi kısıtlı ve bağımsız bir bütçeyle çıkarmak. Bu gerçekten büyük bir zorluk. Bu yüzden sanatımı anlayan büyük bir plak şirketiyle çalışmayı çok isterdim. Bu işleri çok kolaylaştırırdı. O zamana kadar da… her türlü zorluğa göğüs germeye devam edeceğim, çünkü müzik yapmak zorundayım.
Siz gerçek bir moda ikonusunuz, ELLE Stil Sahibi Kişiler Ödülüne bile aday gösterildiniz. Benzersiz ve renkli tarzınızın sadece bir imaj olmadığını düşünüyoruz. Tarzınızla müziğiniz arasında nasıl bir ilişki var?
Bazen bir deli gibi giyiniyorum. İnsanların kıyafetlerim ile ilgili ne düşündüklerini umursamam. Neyin normal olduğu ve neyin olmadığına dair fikirleri inceden inceye sarsmak istiyorum. Yani benimleyken ne bekleyeceğini asla bilemezsin. Bir gün klasik “vintage” bir kadın olurum, öbür gün spor ayakkabı ve sokak kıyafetlerimi giyerim, ya da bu ikisi arasında canım ne isterse. İstediğimi yapmakta özgürüm. Müzikte de böyle. Kalıplara girmekten hoşlanmıyorum. Benzersiz ve bana özgü bir tarz yaratmak için canımın istediği her şeyi karıştırıyorum.
Son albümünüz “At the Back of Beyond”dan önce kendi kendinize gitar çalmayı öğrendiniz. Gitar çalmanın, eski albümlerinize kıyasla bu albüme katkısı ne oldu?
Gitar çalmak bana inanılmaz bir sanatsal özgürlük verdi. Şarkı yazarlığımı geliştirmek için ihtiyaç duyduğum şey de tam olarak buydu. Zor bir karardı çünkü bir günde Jimmy Hendrix olamayacağımı biliyordum. Ama egzersiz sizi mükemmel yapıyor ve ben sadece birkaç akor ve parmak tekniği öğrenerek bile büyük bir özgürlük kazandım. Gitarıma aşığım!
Estonya’dan Çin’e kadar dünyanın çeşitli ülkelerinde konserler verdiniz. Farklı ülkelerde konser vermek sizin için ne anlama geliyor? Eve dönerken beraberinizde ne götürüyorsunuz?
Seyahat etmek benim işimde bir ödül. Minnettarım. Tek başıma veya başka bir şarkı yazarıyla beraber bir odada yazdığım şarkıları dünyayla paylaşmak muhteşem. Gerçekten olağanüstü. Yeni kültürler tanımayı ve yeni arkadaşlar edinmeyi seviyorum. Ayrıca seyahat etmek de büyük bir ilham veriyor.
İstanbul ve Alanya Caz Festivallerinde sahne aldınız. Türk caz dinleyicisiyle ilgili izlenimleriniz neler?
Çok eğlenceliydi. Hoş bir enerji ve sizi gerçekten dinlemeye gelen saygılı bir izleyici. Bu çok hoş. Her zaman dikkatleri toplayamayabiliyorsunuz. Ama Türk izleyiciler harika ve tekrar geleceğimiz için çok mutluyuz.
Sizi ilk kez izleyecek olan Ankara Caz Festivali izleyicisine bir mesaj göndermek ister misiniz?
Grubum ve ben Ankara’ya gelmek sizi bir müzik yolculuğuna çıkarmak için sabırsızlanıyoruz. Tanrı sizi korusun!
Röportaj: Petek Onur