Metal müziği yaratıcıları arasında yer alan Iron Maiden önümüzdeki Cuma günü İstanbul İnönü Stadyumu’nda sahne alıyor. Maiden England konser turnesi adıyla neredeyse tüm Avrupa’yı dolaşan Maiden bundan 2 sene önce de ülkemizde muhteşem bir konser vermişti ama alanın küçük olması nedeniyle konserin pek de beğenildiği söylenemez. Şimdi ise konser mekanının İnönü Stadyumu olması heyecanı doruğa çıkarıyor. İlk albümlerini 70’li yılların sonunda çıkardıktan sonra senelerdir hiç dağılmadan devam eden grup 26 Temmuz Cuma günü sahne alacak. Grubun bu düzenlediği konser turnesi tarihleri boyunca düzenlediklerinin en iyisi olması için yapılıyor.
Iron Maiden konser biletleri için biletix size yardımcı olacaktır. Halen biletler satışta, stoklar tükenmiş değil ve şu anda isterseniz internet üzerinden isterseniz bir biletix bayisinden Iron Maiden konser biletinizi alabilirsiniz. Fiyatların biraz pahalı olduğu gerçek ama 18 yaş sınırı bulunduğunu hatırlarsak bu yaş grubu için normal karşılanabilir fiyatlarla karşı karşıyayız. Bu arada grubun davulcusu Nico McBrain’in uzun bir röportaj yaptığını belirttikten sonra o röportajı sizlere sunalım.
Sahnede doğum gününüzü kutladığınızı gördüm, saydınız mı kaç defa oldu bu? Nasıl bir duygu?
Hayranlarınla berabersin, sahnedesin, çok çok özel bir olay. Ama işin aslı sahneye her çıkış bir doğum günü. O gün eğer benim günümse bambaşka olduğu da bir gerçek. Eskiden çok daha acayip şeyler yapabiliyorduk artık öyle olmuyor. Yemek kreması yada traş köpüğü, sahnede doğum günü kutlamalarımız için kullandığımız malzemelerden biriydi. Birkaç sene önce New York konserinde Bruce kayana kadar bu ritüeli devam ettirdik. Dediğim gibi artık tehlikeli oluyor. Bruce, son Paris konserimizde 9 bin kişiye benim için “mutlu yıllar” şarkısını söyletti. Son doğum günümü böyle kutladık, şahaneydi.
İstanbul’da verdiğiniz son konser Sonisphere’deydi. Nasıl geçmişti? Aklınızda kalanlar..
Harikaydı. Tek sorun Türkiye’de yeterince vakit geçirememiş olmamızdı çünkü oradan bir başka yere devam edecektik. Daha önceki ziyaretimizde, ’98’di sanırım. Hava harikaydı, sahilde yürüyüş yaptım, bir kafeye oturup Türk kahvesi içtim. İnanılmazdı, o boyutlar için beklenmeyecek bir sertliği var. Bir daha asla yapmam bunu. Umarım bu sene daha çok zamanımız olacak.
Maiden’la 12 stüdyo albümü kaydettin, en özeli hangisi diye sorsam?
Piece Of Mind bu listede öne çıkar, çünkü grupla ilk işimdi. Ama ben her albümün ardından Bruce’a gidip: “Yazdığın en iyi sözlerdi ya da en iyi kayıt bu oldu, yaptığımız en iyi albüm bu” derim. The Final Frontier, son stüdyo albümümüz fantastik bir işti. Matter Of Life and Death‘te çok iyi parçalarımız vardı. Aslında her albümümüz bebeğimiz, birbirinden ayırmak güç. Her birinin kayıt aşamasında kendine has hikayeleri var. Gene de Piece Of Mind benim için işaretlenmesi gereken bir albüm.
Londra, Hackney’de doğmuş, Florida’da yaşıyorsunuz? Bu karara sebep nedir?
Soğuk havayı sevmiyorum. Karımla 1984’te tanıştım ve bir süre Londra’da yaşadık. Sonra Powerslave turnesi sırasında Florida’yı ziyaret ettik, aşık olmuştum. Aynı turnenin Kanada ayağında elim kesildi ve doktor 1 hafta dinlenmem gerektiğini söyledi. Çalamıyordum, konserler ertelendi, doktor bana dinlenmek istediğin yere git dedi. Aklıma ilk gelen yer tabii ki Florida oldu, Rebecca’yı alıp gittim. Orada yaşamaya karar verişimiz bu zoraki iznimin ardından gelişti. Golf oynamayı severim, güneşi çok severim hepsi oradaydı.
Rock N Roll Ribs fikri nereden çıktı?
Komik bir hikaye. Bu işi yapan (Pirzola) bir arkadaşım bana pişirme tekniklerini öğretmişti. Beraber golf oynadığım, her Pazar akşam üzeri de pirzola yapıp bira içtiğimiz günlerden birinde bir başka dostum “Siz ikiniz Rock N Roll Ribs adında bir yer açmalısınız” dedi. İsim tam olarak kimin fikriydi emin olamıyorum ama sanırım Robb’un önerisiydi. Her neyse, 3 sene üzerinde düşündük, nasıl bir yer olabilir diye ve içeride Iron Maiden’la çalarken aldığım ödüller, videolarımız, konser kayıtlarımız ve fotoğrafların olduğu bir restoran fikrinde anlaştık. İlk sene zorlandık ama bu yıl 4. senemiz ve alıştık, gayet iyi gidiyor. Mini gig’ler verebildiğimiz bir ekipmanımız bile var. Davul, amfi bir kaç alet daha. Biraz Hard Rock Cafe havasında bir yer. Duvarlarda Joe Satriani gibi beraber çaldığım arkadaşlarımın gitarları var. Güzel bir yer, beklerim.
Şu an burada olmasaydın, bir başka hayatın olsaydı sence ne işle uğraşıyor olurdun?
İki ihtimal var. Birincisi golf. Eğer daha önce başlasaydım ve yeterli miktarda çalışsaydım çok iyi bir golf oyuncusu olabilirdim eminim. Bir diğer olasılık ise; küçüklük hayalim, kameraman olmak. Yönetmenlik değil daha ziyade kamera işleri gibi. Bilmiyorum tuhaf bir his. Kim bilebilirdi ki bir olimpiyat stadyumunda sahneye çıkacağımı?
Sizin gibi bir davulcu, günde kaç saat çalar,çalmıştır, çalmalıdır?
Güzel soru, olay şu ki, bir işin çıraklığını yapmalısın. Ben çıraklık dönemime 12 yaşında başladım. Davul çalmaktan zevk aldığımı fark ettiğim anda başına oturdum ve her gün 1.5 – 2 saat çaldım. Müzik teorisinin eğitimini almadım, yerine kendimce başka bir yöntem bulup evdeki anne babamın tüm plaklarına eşlik ederek egzersiz yaptım. The Beatles, Shadows, Animals, 60’larda evde ne varsa hepsini çaldım. Zaman ayırmak gerekli. Bu işin kolay kısmıydı diyebilirim çünkü asıl zor olan kendi kendine müzik yapmaya başladığın an, üretebilmek. Maiden’da bu eğri çok güzel işler. Birbirimizin alanına girmeyiz, rahatızdır. Beraber çalışmak zevklidir ama fikirlerimizi birbirimize zorlamayız. Düşünsene 6 tane adamız hatta daha kalabalığız; menajerler, tur ekibi bir sürü insan… Bunu idare edebilmek bir başarı; bu iş bir çeşit evlilik gibi. İnsan ilişkilerini idare edebilmek, enstrüman çalmaktan daha zor. Zamanla sıkı bir grup olmanın, istediğin işi yapmanın bu taraflarını görüyorsun.
Iron Maiden’ın başarı formülü nedir?
Yıllar bizi geliştirdi. Bu durum bizi mutlu ediyor. Bir çok topluluğun sahip olamayacağı acayip deneyimlerimiz oldu. Herkes bilir, Bruce’un 757 uçağıyla dünyayı turladık, 3 defa, bunu daha önce kimse yapmadı. Çığır açan işlerimiz de oldu, kendimizle gurur duyduk. Buradaki en önemli başarı aslında birlikteliğin önemini kavrayabilmemiz sanırım. Az önce de söylediğim gibi grup güzel ama zor bir iş. Hayatta hiçbir şeyin tek başına güzel olmadığını kavrayabilmiş insanlar oluşumuz yaptığımız müziğin içini doldurdu. Çünkü bir grupta tek başına çok iyi olmanın bir anlamı yok! Çok iyi bir gitar solosu, çok güzel bir riff, yada harika sözler her neyse bunların hepsi bizde, Iron Maiden’da bir araya getirildiğinde anlam kazandı. Mesele bir işin bütününü görmek istemek.
Iron Maiden eleştirilere açık mıdır? Son turne hakkında ki yorumlar sizi rahatsız etti mi?
Hala müzik yapabildiğimize şaşıran insanlar var, ki bu saçma. Bu işe para için girmediğimizi biliyor olmalarını beklerdim açıkçası. Para, ün, bunlar hiçbir zaman grubun öncelikleri arasında olmadı. Özgür olabilmemiz bizi bugünlere taşıyan normlarımızdı. Bence sevdiğin bir şeyle ilişki kurmak onun için en iyisini yapmak istemektir ve bu istek çıkar ve beklentilere için çok naiftir. Bugüne kadar hep Maiden’ı daha ileriye götürdüğümüzü düşünüyorum. Kazandığımız paraları hep bir sonraki turnemiz için harcadık. En iyi ışık sistemi, en iyi ekip gibi detaylarda hep vakit ayırdık, önemsedik. Dediğim gibi biz büyük bir aileyiz ve müzik bizim işimiz, başından sonuna her şeyi bilmemiz gerekli, sorumluluğunu almak önemli.
Sizden önceki davulcu Clive Bur’u bu yıl hayatını kaybetti, onun için konserler verdiniz, vakıf kurdunuz, nasıl bir süreçti?
Evet, Clive bu sene MS hastalığıyla olan mücadelesini kaybetti. Çok üzücüydü. İşte yaşlanmanın en kötü yanı. Arkadaşların, ailen birileri gitmeye başlıyor.. Bu yıl 2 arkadaşımızı kaybettik, diğeri de eskiden tanıdığım daha sonra tur menajerimiz olan Steve Gadd’di. Mart’ta Clive Nisan’da Gadd’i kaybettik. Haberleri aldığımda Amerika’daydım. Clive da çok eski bir dostumdu, harika bir adamdı. Arkadaşlığımız Maiden’dan önce ki zamanlara dayanır. Hatırlıyorum ben onun yerine gruba girince aramız bozulmuştu. Ama bilirsin zaman her şeyin ilacı. Birkaç sene sonra eski günlerimize döndük. Tüm ekip hastalığın ağırlaşmasının ardından Clive için bir vakıf fonu oluşturabildik, buradan kazanılan gelir Clive’ın tedavisine ve MS hastalığı araştırmaları yapan vakıflara ulaştı. En azından bunu yapabildik, bu biraz da olsa mutlu etti bizi.